SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L İMAN

<< 48 >>

باب: فضل من استبرأ لدينه.

39. Dinini Koruyan Kişinin Üstünlüğü

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا زكرياء، عن عامر قال: سمعت النعمان بن بشير يقول: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (الحلال بين، والحرام بين، وبينهما مشبهات لا يعلمها كثير من الناس، فمن اتقى المشبها استبرأ لدينه وعرضه، ومن وقع في الشبهات: كراع يرعى حول الحمى أوشك أن يواقعه، ألا وإن لكل ملك حمى، ألا وإن حمى الله في أرضه محارمه، ألا وإن في الجسد مضغة: إذا صلحت صلح الجسد كله، وإذا فسدت فسد الجسد كله، ألا وهي القلب).

 

[-52-] Nu'man b. Beşîr'den rivayet edilmiştir: Allah Resûlü'nün şöyle buyurduğunu işittim: Helal de bellidir, haram da. Bu ikisi arasında insanlardan çoğunun bilmediği şüpheli şeyler vardır. Kim şüphelilerden korunursa dini ve ırzını (şahsiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşer. Bu kişi bir koruluğun etrafında koyun güden ve koyunların her an koruluğa girme ihtimali bulunan bir çoban gibidir, dikkat edin! Her kralın bir koruluğu vardır. Dikkat edin! Allah'ın yeryüzündeki koruluğu haram kıldığı şeylerdir. Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o düzgün olursa bütün vücut düzgün olur, o bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin! Bu et parçası kalptır.

 

Tekrar: 2051.

 

AÇIKLAMA:     Dinini koruyan kişinin üstünlüğü": Buhârî bu ifade ile vera'nın (şüpheli şeyden kaçınmanın) imanın tamamlayıcı unsurlarından biri olduğunu açıklamak istemiştir.

 

Helal de bellidir, haram da": Apaçık deliller sebebiyle bunların hem kendileri hem de nitelikleri bellidir.

 

Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır": Yani hükmü bizzat belirli olmayan şeyler içinde diğerlerine benzeyenler vardır. Yani bunlar her iki yöne de benzemektedirler.

 

İnsanlardan pek çoğunun bilmediği...": Yani hükmünü bilmediği. Bu Tirmizî'nin rivayetinde şu şekilde açık olarak gelmiştir: "insanlardan pek çoğu bunun helalden mi yoksa haramdan mı olduğunu bilmez". Pek çok insanın bunu bilmemesi insanlardan az bir kısmının bunu bildiğini göstermektedir ki bunlar da müctehidlerdir. Buna göre şüpheli olmak, müctehidler dışındaki insanlar için söz konusudur. İki delilden birini tercih edememe durumunda müctehidler için de söz konusu olabilir.

 

"Dinini ve ırzıını korumuş olur": Yani dini eksiklikten, şahsiyeti eleştiriden korunmuş olur. Çünkü şüpheli şeylerden kaçınma özelliği ile tanınmayan kişi insanların bu konudaki eleştirilerinden kurtulamaz. Bu ifâde dinle ilgili emir ve yasakları korumaya ve şahsiyete riayet etmeye işaret etmektedir.

 

Dinde Şüpheli Şeylerin Hükmü

 

Kim de şüpheli şeylere düşerse" : Şüpheli şeylerin hükmü konusunda ihtilaf edilmiştir. Bunun haram olduğu söylenmişse de bu görüş reddedilmiştir. Diğer bir görüşe göre mekruhtur. Bir başka görüşe göre de bu konuda (görüş belirtilmeksizin) tevakkuf edilir. Bu meseledeki görüş ayrılığı, din bu konuda hüküm belirtmeden önce eşya ve fiillerin hükümlerindeki görüş ayrılığına benzemektedir.

 

Alimlerin "şüpheli şeyler" konusundaki yorumları şu dört görüş ile özetlenebilir:

 

1. Delillerin birbiri ile çelişmesi

2. Alimlerin bir konuda farklı görüşler ileri sürmesi -ki bu görüş ilkinden alınmıştır

3. Burada "mekruh" denilen şey kasdedilmektedir. Çünkü mekruh, hem yapma hem de terk etmeye elverişlidir,

4. Bununla mubah kasdedilmektedir.

 

İbnü'l-Müneyyir, hocası Kubârî'nin menkıbeleri arasında onun şöyle söyle­diğini nakletmiştir: "Mekruh, kişi ile haram arasında bir geçittir. Sürekli mekruhları yapan kişi harama gider. Mubah da kişi ile mekruh arasında bir geçittir. Sürekli mubahlardan yararlanan kişi mekruha doğru kayar". Bu güzel bir çıkandır.

        

Müslim'in senedini zikrettiği ancak lafzını belirtmediği, fakat İbn Hibbân'ın rivayet ettiği şu hadis de bunu desteklemektedir: "Haramla aranıza helalden perde çekiniz. Kim bunu yaparsa şahsiyetini ve dinini korumuş olur. Bunun etrafında dolaşan kişi, koruluk etrafında hayvan otlatana ben­zer, onun oraya düşmesi yakındır". Bu şu anlama gelir: Helalin mutlak ola­rak işlenmesinin mekruha götüreceğinden korkulduğunda ondan kaçınmak ge­rekir. Bu durum helal yiyecekleri sürekli ve bolca yemeğe benzer. Bu da çokça kazanç sağlamaya mecbur bırakır. Çokça kazanç sağlamak ise kişinin hak etme­diği şeyi almasına veya insanları küçümsemesine yol açar. En azından kullukla uğraşmaktan alıkoyar. Bu herkesçe bilinen, gözle de görülen bir durumdur.

 

Bana göre birinci görüş daha güçlüdür. Bu görüşlerin her birinin kasde-dilmiş olması da uzak bir ihtimal değildir. Bu, kişilere göre değişir. Zeki bir alim için hükmü ayırt edebilmek zor bir şey değildir. O, mubah ve mekruha düşme konusunda şüpheye düşebilir. Böyle bir âlimin dışındakiler İçin zikrettiğimiz hu­susların tümünde durumuna göre şüphe söz konusu olur. Mekruh bir ameli çok işleyen kimsenin yasak amelleri işlemeye de cüret edeceği açıktır. Haram olma­yan yasağı işlemek, aynı cinsten haram olan yasağı işlemeye alıştırır. Bu durum söz konusu şey hakkındaki bir şüpheden kaynaklanır. Çünkü yasaklanan şeyi yapmak vera’ nurunun kaybolmasından dolayı kalbi karartır, kişi harama düş­meyi tercih etmese bile harama düşmeye başlar.

 

"Bir koruluğun etrafında koyun güden çoban gibi": Benzetmede özel olarak bunun seçilmesinde şöyle bir nükte vardır: Arap hükümdarları koyunlarının otlaması için özel yerleri koruluk yaparlar ve bunun etrafında hayvanını izinsiz olarak otlatanları şiddetli bir ceza ile tehdit ederlerdi. Nebi s.a.v. de insanlara, aralarında yaygın olan durumu örnek olarak verdi. Ceza­dan korkan ve hükümdarın rızasını gözeten kişi, koyunlarının oraya girmesinden de korkarak koruluktan uzak durur. Oradan uzak durmak zor gelse bile en gü­venilir yol budur. Kralın tehdidinden korkmayan ve onun rızasını gözetmeyen kişi ise koyunlarını koruluğun yakınında otlatır. İstemeden, sürüden ayrılan bir koyunun oraya girmesinden emin olamaz. Yahut da koyunlarını otlattığı yer verimsiz, koruluk ise verimli olur. Sürü sahibi kendisine hakim olamaz ve ko­yunlarını oraya sokar. Yüce Allah gerçek meliktir (kraldır), onun koruluğu da haram kıldığı şeylerdir.

 

Kalb’in Önemi

 

İnsan vücudunda bir et parçası vardır": Yani bir çiğnem et parçası vardır. Burada kalbin gözle görünen miktarı bu şekilde ifade edilmiştir. Kalbe bu ismin verilmesi işler içinde değişip durması sebebiyledir. Hadiste yalnızca kalp zikre­dilmiştir. Çünkü kalp vücudun yöneticisidir. Yöneticinin düzgün olması ile yöne­tilenler de düzgün olur, yöneticinin bozulması ile yönetilenler de bozulur.

 

Bu hadis kalbin değerinin büyüklüğüne işaret etmekte, onu düzeltmeye teş­vik etmekte, helal kazancın bunun üzerinde etkisi bulunduğunu göstermektedir. Burada kalp ile kasdedilen, Allah'ın kalpte oluşturduğu anlayıştır. Bu, aklın kalp­te bulunduğunu gösterir. Nitekim şu âyetler de bunu ifade etmektedir: "Kendileri ile aklettikleri kalpleri olsun [Hacc ,46] "Kendisinde kalp bulunan kişi için bunda gerçek­ten bir öğüt vardır [Kaf. 37] Tefsirciler buradaki kalp kelimesinin akıl anlamına geldiğini söylemişlerdir. Akıl kalpte yerleşik bulunduğu için akla kalp denilmiştir.

 

Hadisin Önemi

 

Âlimler bu hadise büyük bir önem vermişler, Ebû Dâvud'dan da nakledil­diği gibi bu hadisi, dinin temelini oluşturan dört hadisten biri olarak kabul et­mişlerdir. Bu dört hadis bir beyitte şu şekilde toplanmıştır:

 

Dört sözde yer alır dinin temeli, Bunlar en hayırlı kişinin sözleri, Şüpheliyi terk et, zâhid ol, boş şeyi bırak, Amelini mutlaka bir niyetle yap!

 

 

Dinin temeli olarak adlandırılan ve bu beyitte kssaca temas edilen hadisler şunlardır:

 

1. Ameller niyetlere göredir ve herkes için niyetinin kargılığı vardır. (Buhârî'nin ilk hadisi)

2.  Dünyada zühd sahibi ol Allah seni sevsin, insanların elindekine karşı zühd sahibi ol insanlar seni sevsin.

3. Kişinin güzel Müslüman olduğunun delili kendisini İlgilendirmeyen şeyi terk etmesidir.

4.  Helal bellidir, haram da bellidir. Bu ikisi arasında insanlarının çoğunun (hükmünü) bilmedi­ği şüpheli durumlar vardır. (Çev.)

 

İbnü'l-Arabî [Fakih olan İbnü'l-Arabî.] tek başına bu hadisten bütün hükümlerin çıkarılabileceğine işaret etmiştir. Kurtubî de bunun gerekçesini şu şekilde açıklamıştır: "Çünkü bu hadis helal, haram ve diğerlerini birbirinden ayırmakta, bütün amellerin kalbe bağlı olduğunu ifade etmektedir. İşte bu açıdan bütün hükümlerin bu hadise bağlanması mümkündür."